Pazartesi, Ekim 25, 2010

“Halkla ilişkiler bir yönetim bilimi”

Halkla İlişkiler, 40 yıl önce çoğunluğun kuşkuyla yaklaştığı bir alanken, bugün kocaman bir sektör. Gençlerin üniversite tercihleri için ve iş kurmak isteyenler için de gözde bir meslek. Büyümek, güven kazanmak, daha çok tanınmak isteyen kuruluşların vazgeçilmez unsuru. Bu ilgi karşısında, halkla ilişkiler alanında çalışan şirketlerin sayısı da hızla yükseliyor. 30-35 yıl önce bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına ya da şirketlerin bu konuda dışarıdan danışmanlık hizmeti almasına “fantezi” gözüyle bakılırken, şimdi çalışma hayatının olmazsa olmaz sektörlerinden biri. Halkla ilişkiler danışmanıyla çalışan şirketler, bunun işlerine olumlu yansımalarını yaşamakta gecikmiyor. Bu da halkla ilişkilerin sihri olsa gerek. Kuruluşlar ve Yöneticiler için halkla ilişkiler dediğimiz zaman, iletişimin önemini hemen vurgulamamız gerekiyor. “İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye detaylandırdığımızda karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur. “ İletişim, kuruluşların en alt kademesindeki çalışandan en üst kademesindeki CEO’ya kadar bütün çalışanların görevi. İletişim yönetimindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin kişisel kariyerini de etkiliyor.” Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması. Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır. Günümüz organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumda. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir. Bir diğer deyişle; - iletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen, - kuruluşuna hakim, - üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan, - hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler, geleceğin yöneticileri olacaklar. “İletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir” Ayrıca, iletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir. Bununla birlikte, iletişimciler de kendilerini, geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar. Etik, günümüzün en önemli kavramlarından biridir. Yine yöneticiler için geleceğin en önemli konulardan bir diğeri etik unsurudur. Kuruluşların gelecekteki itibarı, - etik kavramını benimsemeleri - çalışma yaşamını bu doğrultuda yönlendirmeleri - çalışanlarını bu kavram ile yetiştirmeleri ve yönetmeleri - kuruluşun bütününe etik kavramını yerleştirmeleri ve içselleşmesini sağlamaları ile gerçekleşecektir. Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerli. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor. Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır. Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erozyona uğratmış durumda. Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Kısaca yöneticilikte hedefe ulaşmaya evet, ama iş ahlakına, meslek ahlakına ve meslek standartlarına uygun çalışarak. İletişimin hepimizin görevi olduğunu kabul edince ve bu görevi de hepimizin sahiplenmesi gerekince, bu konunun bir stratejisti ve yönlendiricisinin olması önemli. Bu aşamada yöneticilere çok önemli görevler düşüyor. Kurumlardaki sorun, her kademede iletişimi bir bütün olarak görebilmekte... İletişimi “tutarlılık ve süreklilik” olarak içselleştirebilmekte... Kurumların kazandığı başarının temelinde iki anahtar var. “Süreklilik” ve “Tutarlılık”. Bir organizasyonda, güvenilebilirlik teşkil ederse ve daha sonra kendine güven kazanırsa, çevresinden de saygı görecektir Eğer bir organizasyonda GÜVENİLEBİLIRLİK oluşursa ve daha sonra KENDİNE GÜVEN kazanırsa, çevresinden SAYGI görecek. Kendinize güven yaratabilirsiniz fakat bunu Güvenilirlikle desteklerseniz çok daha kuvvetli bir konum kazanırsınız. Nihai kazanç ise çevreden saygı görmek. Güvenilirlik, kendine güven ve saygı birbirinden bağımsız olarak geliştirilebilir. Fakat bizim görevimiz, bu üçünü bütünleştirmek ve kuruluşumuzun şöhretini artırmak. Süreklilik, kurumun felsefesinde, kültüründe, duruş ve davranışlarında sağladığı, düşünce ve konsept bazındaki “süreklilik”. Bu yüzyıl şirket otokrasisinin sona erdiği, kurumların değerleriyle ayakta kalacakları veya yıkılacakları bir yüzyıl olacak. Bu noktada, şirketleri yöneten liderlere ve biz iletişimcilere büyük sorumluluk yüklenmektedir. Yöneticilerin işi oldukça zorlaştı. Teknolojinin hızı, dünya ile eşit zamanda, ancak, farklı koşullarda rekabetimizi zorunlu kılıyor. Artık global düşünüp yerel davranmak bazen de global davranmak zorunluluğu var. Ama iletişim, kuruluşların her kademesindeki yöneticiler için çok önemli bir konu. Bugün dünya örnekleri gösteriyor ki, üst düzey yöneticiler neredeyse zamanının %30 gibi bir bölümünü “iletişim” ile ilgili konulara ayırıyorlar. Yöneticiler, ancak bilgi sahibi oldukları konuların yönetiminde büyük başarılar sağlayabiliyorlar. Bir konunun kademelere yayılmasını ve bünyede kabul edilmesini ve içselleşmesini koordine etmeleri gerekiyor. Ve de öncelikle ikna edilmeleri gerekiyor. Bizim de öncelikli işimiz yöneticileri iletişim konularına kaynak ve zaman ayırmaları için ikna ile başlıyor. Günümüz yönetim anlayışı, iletişim konularını rekabet ve başarı avantajı için zorunlu ve gerekli kılıyor. Yöneticilerimizin de bu konuya her geçen gün artan inançları biz iletişimcileri gerçekten yüreklendiriyor. Dileğimiz, bütün yöneticilerin halkla ilişkiler / iletişim konularına da tıpkı diğer yönetim faaliyetleri gibi, yapılanmada yer vermeleri, organizasyon şemalarında yer vermeleri, kaynak yaratmaları ve öncü rolü üstlenerek alt kademelerin de bu konuları benimsemeleri ve uygulanmasını sağlamalarıdır. Geleceğin yöneticilerinin de bu paralelde düşüneceklerini, düşündüklerini, başarı için yönetimin iletişim dalını da zorunlu göreceklerine, bu mesleğe gönül veren biri olarak yürekten inanıyorum. Halkla İlişkiler nedir? Halkla İlişkiler bir yönetim bilimidir. Kuruluşların, halkla ilişkiler disiplini dahilinde kamuoyuna açılmasını sağlar. Bu nedenle de kuruluşlar ve yöneticiler için çok büyük önem taşır. Kuruluşu bütün olarak görüp, iletişim disiplinleri dahilinde kurum içine ve dışına yönelik faaliyetlerin belirlenmesine ve uygulanmasına yardımcı olur. İletişim kimin işi? Aslında bize göre, iletişim hepimizin işi. Kuruluşların en alt kademesinde görev alanlardan en üst kademesindeki CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmaksızın iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi. Bu konuda da üst düzey yöneticilerle iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin yöneticileri; iletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak. Kuruluşların başarısında halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi yadsınamaz. Halkla ilişkiler çalışmalarının önemine inanan ve sürekli olması gerektiğini bilen yöneticilerin ve kuruluşların başarıları kamuoyuna yansıyor. Ancak, bu düşünce yapısını benimseyen yönetici sayısının artması gerekiyor. Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını sadece medyada yer almak olarak algılaması da son derece yanıltıcı, çünkü medyada yer almak çalışmanın yalnızca bir bölümü. Başarı ise bütünün iyi yönetilmesi ile sağlanabilir. Kasım 2005, Mess Mercek Dergisi

Hiç yorum yok: