Pazartesi, Ekim 25, 2010
İŞLETMELERDE İLETİŞİMİN ÖNEMİ
İletişim
Kuruluşlar ve Yöneticiler için halkla ilişkiler dediğimiz zaman, iletişimin önemini hemen vurgulamamız gerekiyor.
“İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye detaylandırdığımızda karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur.
Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması.
Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır.
“İletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir”
Artık, organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumdadır. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir.
Bir diğer deyişle;
- iletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen,
- kuruluşuna hakim,
- üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan,
- hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler,
geleceğin yöneticileri olacaklar.
- Ayrıca, iletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir.
Bununla birlikte, iletişimciler, kendilerini geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar.
Yine yöneticiler için geleceğin en önemli konulardan bir diğeri etik unsurudur.
Kuruluşların gelecekteki itibarı,
- etik kavramını benimsemeleri ve
- çalışma yaşamını bu doğrultuda yönlendirmeleri
- çalışanlarını bu kavram ile yetiştirmeleri ve yönetmeleri
- kuruluşun bütününe etik kavramını yerleştirmeleri ve içselleşmesini sağlamaları ile
gerçekleşecektir.
Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerlidir. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor.
Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır. Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erezyona uğratmış durumda. Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Kısaca yöneticilikte hedefe ulaşmaya evet, ama iş ahlakına, meslek ahlakına ve meslek standartlarına uygun çalışarak.
İletişimcilerde olması gereken bazı özellikler var ki,
- pozitif bakış açımız,
- yapıcılığımız,
- popülistlikten uzak,
- doğru ve açıklık ilkeleri doğrultusunda evrensel standartlarda çalışmalarımızı yürütmemiz
biz iletişimciler için önemli.
İletişimin hepimizin görevi olduğunu kabul edince ve bu görevi de hepimizin sahiplenmesi gerekince, bu konunun bir stratejisti ve yönlendiricisinin olması önemli. Bu aşamada yöneticilere çok önemli görevler düşüyor.
Kurumlardaki sorun, her kademede iletişimi bir bütün olarak görebilmekte... İletişimi “tutarlılık ve süreklilik” olarak içselleştirebilmekte...
Kurumların kazandığı başarının temelinde iki anahtar var. “Süreklilik” ve “Tutarlılık”.
Eğer bir organizasyonda GÜVENİLEBİLIRLİK oluşursa ve daha sonra KENDİNE GÜVEN kazanırsa, çevresinden SAYGI görecek. Kendine güven yaratabilirsiniz. Fakat bunu Güvenilirlikle desteklerseniz çok daha kuvvetli bir konum kazanırsınız. Nihai kazanç ise çevreden saygı görmek. Güvenilirlik, kendine güven ve saygı birbirinden bağımsız olarak geliştirilebilir. Fakat bizim görevimiz, bu üçünü bütünleştirmek ve kuruluşumuzun şöhretini artırmak.
Süreklilik, kurumun felsefesinde, kültüründe, duruş ve davranışlarında sağladığı, düşünce ve konsept bazındaki “süreklilik”.
Tıpkı insanlar gibi, kurumların da kişilik özellikleri olduğu inancındayım. Burada esas olan bu özelliklerin tanımlanması ve gelişerek süreklilik gösterebilmesidir... Ama unutulmamalıdır ki, kuruluşları yönetenler biziz ve yöneticilerin kişilik özellikleri ve vizyonları kuruluşun kişilik özelliğini etkiler.
21.yüzyıl şirket otokrasisinin sona erdiği, kurumların değerleriyle ayakta kalacakları veya yıkılacakları bir yüzyıl olacak. Bu noktada şirketleri yöneten liderlere ve biz iletişimcilere büyük sorumluluk yüklenmektedir.
Yöneticilerin işi gördüğünüz gibi oldukça zorlaştı. Bugün dünya örnekleri gösteriyor ki, üst düzey yöneticiler neredeyse zamanının %30 gibi bir bölümünü “iletişim” ile ilgili konulara ayırıyorlar.
Teknolojinin hızı, dünya ile eşit zamanda, ancak, farklı koşullarda rekabetimizi zorunlu kılıyor. Artık global düşünüp yerel davranmak bazen de global davranmak zorunluluğu var. Ama iletişim, kuruluşların her kademesindeki yöneticiler için çok önemli bir konu.
Yöneticiler, ancak bilgi sahibi oldukları konuların yönetiminde büyük başarılar sağlayabiliyorlar. Bir konunun kademelere yayılmasını ve bünyede kabul edilmesini ve içselleşmesini koordine etmeleri gerekiyor. Ve de öncelikle ikna edilmeleri gerekiyor. Bizim de öncelikli işimiz yöneticileri iletişim konularına kaynak ve zaman ayırmaları için ikna ile başlıyor.
Günümüz yönetim anlayışı, iletişim konularını rekabet ve başarı avantajı için zorunlu ve gerekli kılıyor. Yöneticilerimizin de bu konuya her geçen gün artan inançları biz iletişimcileri gerçekten yüreklendiriyor. Dileğimiz, bütün yöneticilerin halkla ilişkiler / iletişim konularına da tıpkı diğer yönetim faaliyetleri gibi, yapılanmada yer vermeleri, organizasyon şemalarında yervermeleri, kaynak yaratmaları ve öncü rolü üstlenerek alt kademelerin de bu konuları benimsemeleri ve uygulanmasını sağlamalarıdır.
Geleceğin yöneticilerinin de bu paralelde düşüneceklerini, düşündüklerini, başarı için yönetimin iletişim dalını da zorunlu göreceklerine, bu mesleğe gönül veren biri olarak yürekten inanıyorum.
24 HAZİRAN 2004,MÜSİAD
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder